Koronavirüs’ün İhracat ve Lojistik Sektörüne Etkisi
Bilindiği üzere Pandemi, tüm insanoğlunu ve dünyayı olumsuz etkilemekle birlikte, aynı zamanda ekonomik krizleri de beraberinde getirerek başta ihracat olmak üzere, her sektörü de olumsuz yönde etkilemiştir. Başta, Çin’de ortaya çıkan Kovid-19 virüsü, tüm dünyada hızla yayılarak; global bir tehdit haline gelmiş olup, tüm dünya ekonomisi ve ülke ekonomileri üzerinde, önemli daraltıcı etkilere sebep oldu. Tüm dünya hükümetlerinin ve Türkiye hükümetinin de aldığı bazı kısıtlayıcı tedbirlerle, pandemi kaynaklı belirsizlikler, hammadde sıkıntısı; tüketici ve yatırımcıların beklentilerini bozarak, tüketim ve yatırım mallarının taleplerinin de ertelenmesine yol açtı.
Kovid-19 salgınının neden olduğu ekonomik kısıtlamalar, dış ticaret hacmine büyük darbe vurmakla birlikte; ülkelerin kıt olan bazı malzeme ve tüketim malları üzerine ihracat kısıtlamaları getirmeleri, ayrıca dış ticarette korumacılık eğiliminin yükselmesi sonucu, uluslararası ticarette doğal olarak daralmaya sebep olmuştur. İmalat sektöründe yavaşlamaya sebep olan Kovid-19 salgını, üretime verilen aradan ve kısıtlamalardan ötürü, küresel ölçekte tüm pazarları etkileyerek, ihracatın düşüşüne neden olmuştur. Küresel ölçekte yaşanan pazar daralmasına bağlı olarak, siparişler yavaşlamış olup bazı iş gücü kayıpları yaşanmıştır. Dolayısıyla bu da maliyet enflasyonunu artırmakla birlikte, ürün fiyatlarını da etkilemiştir. Müşteri taleplerinin karşılanamaması, tedarikte yaşanan sıkıntılar ve ürünlerin limanlarda bekletilmesi, salgının lojistik sektörüne yansımış en olumsuz etkilerindendir. Ayrıca, lojistik sektöründeki navlun artışları, belirsizlikler, konteyner kıtlığı ve azlığı, sınır kapılarının kapatılması, limanların doluluğu, biriken yükler, gemi programlarındaki aksaklıklar da ihracatta olumsuz etki yarattı.
Kovid-19 pandemisinin Türkiye’ye yaptığı daraltıcı etkisinin, 2020’nin ilk aylarında başladığı, özellikle Nisan-Mayıs aylarında zirve yaptığı gözlemlenmiştir. Haziran ayı ile birlikte ekonomide biraz toparlanma olmasına karşın, salgının birçok yeni dalgası ile karşılaşılması, kısıtlayıcı tedbirlerin yeniden devreye alınmasına yol açtı. Salgındaki bu dalgalanma, ekonomide ve dış ticarette dengesizlik ve dalgalanma etkisi yarattı. Ekonomideki olumsuz etkileri azaltmak, ancak doğru yönetim, doğru politika ve uluslararası iş birliğini artırma ile sağlanacaktır. Türkiye ekonomisinin de bu tür dış şoklara ve olumsuzluklara karşı, daha hazırlıklı hale getirilmesi, sağlık ve gıda sektörleri başta olmak üzere, dışa bağımlılığın azaltılmasının, ihracatın artırılmasının toplumsal refah açısından önemli olduğu, bu salgında tecrübe edildi. Her türlü dışa bağımlılığı azaltmak; şahsi fikrimce ancak elimizdeki kaynak ve potansiyelleri daha iyi ve verimli kullanarak, yetkin insan gücünden faydalanarak ve bu yönde istihdamı sağlayarak, üretimi ve üretim kapasitesini artırarak olacaktır. Çünkü; yaşanan bu süreçlerden dünya olarak öğrendiğimiz en önemli şey, sınırsız olmayan kaynakların daha özenle yönetilmesi gerektiğidir. Tüm bu gerçekler bize gösteriyor ki, insanlığın karbon ayak iziyle, firmaların sürdürülebilir bir gelecek inşa etmesi kaçınılmaz bir yoldur.
Bir daha bunun gibi felaketler yaşanmaz diyemediğimiz dünyamızda olası kriz senaryolarını düşünmekte fayda görüyorum. Bugün pandemi, yarın patlak verebilecek iklim krizleri ve akabinde yaşanabilecek kıtlık senaryoları dünyanın önde gelen kuruluşlarının sıkça dilinde. Bu bağlamda sanayi ve endüstrinin bize dayattığı sorumlulukları alabilmek, geliştirmek, sürdürülebilir ekonomi ve toplam kalite yönetimi açısından da kıymetli konuların başında yer alıyor. Umut ediyorum ki dünya bu felaketlerle baş etmenin yollarını bulabilir ve bizlere düşen görev neyse bizlerde layığıyla yerine getirebiliriz. Yoksa görünen o ki Korona virüsün ihracat ve lojistik sektörüne etkilerinin kat be kat daha da ağırını yeni senaryoları yaşayarak öğreneceğiz.